SEYYİDUNÂ HÂCE ALAADDÎN ATTAR Rahmetullahi Aleyh

SEYYİDUNÂ HÂCE ALAADDÎN ATTAR Kuddise Sırruh

İrfânın minaresi, âriflerin mürşidi Hâce Alaaddin Attar, çok ilimle meşguliyeti tercih eden zevattandır.

Şâh-ı Nakşibend’in bir kızı olmuş; annesine: “Bâliğ olduğu günde bana haber ver.” demiş; annesi de zamanı gelince haberdar etmiştir. Şâh-ı Nakşibend bunun üzerine derhal Buhâra’daki Hâce Alaaddîn’in medresesine gider. Medreseye girince bakıyor ki, Hâce Alaaddîn’e mahsus yırtık ve eski bir hasır var; hasırın bir tarafında da bir kerpiç.. Hâce Alaaddîn istirahatini o hasır üzerinde yapıyor.

Hâce Alaaddîn onu görünce ayağına sarılıp seviniyor. Bu arada Şâh-ı Nakşibend ona: “Allah Teâlâ kerîmemi seninle evlendirmemi emretmiştir.” diyor.

Hâce Alaaddîn Attar şu cevabı veriyor: Tabiî ki bu müjde, iki cihanın saadetidir. Allah Teâlâ’nın bana vereceği en büyük mutluluk da bu olabilir. Fakat benim şu hasır ve yastığım olan kerpiçten başka hiçbir şeyim; yapabileceğim hiçbir ikram yoktur.”

Şâh-ı Nakşibend diyor ki: “Hayır… Hayır… Allah’ın size takdir etmiş olduğu rızk gelecektir İnşâallâhu Teâlâ.. Artık rızkı düşünme.”

Sonra Hâce Alaaddîn’in nikahını kıyar. Elma dolu bir tabla temin eder ve emreder: “Kalk. Bunları al; yalın ayakla dolaş. Yüksek sesle bağır: Elma, elma… Artık hepsini sat.” O da öyle yapar.

Hâce Alaaddîn’in makam sahibi olan iki kardeşi vardı. Bu haberi ve hali işittikleri zaman kızıyorlar, “Şimdi bu hal ona yakışır mı?” diye… Onların kızdıkları haberi Şâh-ı Nakşibend’e ulaşınca, bulundukları yerin yakınında elma satmasını Hâce Alaaddîn’e emrediyor. O da bu emri dahi yerine getiriyor… Şâh-ı Nakşibend kendisine zikri telkin edinceye kadar böyle yapmıştır.

Hâce Alaaddîn şöyle buyururdu: Müridin kalbi, mürşidinin sevgisinden başka hiçbir şeyle meşgul olmadığı ve sevgisini engelleyen herşeyden yüz çevirdiği andan itibaren, mürid feyz kabulüne kabiliyet kazanır. Feyzlerde kusur olmaz. Kusur müridlerin talebinde olur. Maniler ortadan kalkınca şeyh himmetini harcar. Artık müride gereken üç vazifedir:

1-Mürşidinin sevgisini engelleyen herşeyden yüz çevirmesi ve kendi iradesiyle engelleri izale etmeye çalışması;

2-Yine iradesini harcayarak şeyhinin emrlerini yerine getirmek şartıyla ondan korkması;

3-Bilfiil şeyhinin tekyesinin hizmetini, şahsına aid olan hizmetten daha çok tercih etmesidir.

Her ne kadar melekler tabiî olarak taat ve ibadeti yapmak üzere yaratılmış; emre muhalefetten masum olmuş ve havf ve haşyette kâmilen gark olmuşlarsa da, itibar, ihtiyârî olan çalışmayadır. Saadet, şekâvet, terakki ve düşüş, beşerin cüz’î iradelerine bağlanmıştır. Onun için bu üç vazifeye önem vermek gerekir.

El-Mevâhib-us-Sermediyye’de nasihatleri derli toplu olarak yazılmıştır.

O sırrı azîmi birçok zevâta tevdi ettiği gibi, ayrıca Şeyh Yakub el-Çerhî’ye devrederek 802’de dâr-ı bekâya gitmeyi tercih etmiştir.

 

Özleşme Yolu / s.166-167

error: Content is protected.