SEYYİDUNÂ ŞEYH ABDULLAH DEHLEVÎ Rahmetullahi Aleyh

SEYYİDUNÂ ŞEYH ABDULLAH DEHLEVÎ Kuddise Sırruh

 

1158’de doğmuştur. Ehli beytten’dir. Babası Şah Abdullatîf Kâdirî idi. Babasının yanında nice kırklara girdi. Ayrıca Şiâriyye ve Çiştiyye tarîkatlerinde de çalışmıştır.

 

Babası adını Ali koymuştu. Fakat kendisi büluğ çağından sonra “Ğulem Ali”ye çevirmiştir. Sonra bir rüyada Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ona Abdullah demiş; bunun üzerine ismini Abdullah olarak tayin etmiştir.

 

O kadar üstün zekaya sahib idi ki, bir ay içinde Kur’ân-ı Hakîm’i hıfzetmiştir. Hadis, tefsir ve fıkıh ilimlerinde keml bulduktan sonra Hazreti Şehid’e giderek Kâdirî ve Nakşi tarîkatini almıştır. Takrîben onbeş sene yanında zikir ve murakabe ile çalışmıştır.

 

Hazreti Şehid Mazhâr Cân-ı Cânan’dan sonra irşada başlayınca şark ve garbdan, Horasan, Rumeli, Şam, Irak, Hicaz ve Maverâünnehir’den birçok ulemâ dergahına varmaya çalışmışlardır. Bunlardan bazıları Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in emriyle yanına gitmişlerdir..

 

Onun yüce ahlakından biri şöyledir: Adamın biri kütübhanesinden bazı kitabları çalıyor. Bir müddet sonra yanına gelip o kitabları kendisine satmak istiyor. O kitabları medh-u senâ ederek yüksek ve peşin parayla alıyor. Kütübhanesine vâkıf olan bir zat: “Efendim, bu sizin kütübhanenizden çıkmıştır. Üzerinde alâmetler vardır.” deyince Şeyh Abdullah Dehlevî kuddise sırruh bundan müteessir olur ve onu susturur. Sonra şöyle der: “Yazı benzerliği olabilir. Bir yazar birkaç kitabı yazabilir.”

 

Kahvaltısından sonra az uyur; sonra şer’î kitabları mütâlaaya başlar; öğlene kadar.. Öğle namazını kıldıktan sonra, ikindiye kadar tefsir ve hadis derslerini verir. İkindi namazından sonra akşama kadar ya bir hadis kitabını ya da Mektûbât-ı Rabbânî; Avârif-ul-Meârif yahud Risâle-i Kuşeyrî gibi bir kitabı gözden geçirir. Bazan da başkasına okutur. Sonra zikir halkasında ve umûmî teveccüh halkasında akşama kadar oturur. Akşam namazını kıldıktan sonra, havas olan sâliklerine teveccüh eder. Akşam yemeğinden sonra yatsıyı kılar. Çoğu zaman yatsıdan sonra gecenin tamamını zikir ve murakabe ile geçirir. Ekseriyet seccadesi üzerine yaslanarak, bazan da oturduğu halde uyur. Ayağını uzattığı hiçbir zaman görülmemiştir.

 

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’den bahsedildiği zaman kendinden geçer; sünneti ihya etmek üzere daima çalışırdı. Hatta vefat ettiği zamanda Sünen-i Tirmizî’yi elinde bulundurmuş; sekâretinde dahi sünneti ihyâ etmeye çalışmıştır.

 

El-Hadâyık-ul-Verdiyye ve el-Mevâhib-us-Sermediyye’de menkîbesine çok geniş yer verilmiştir.

 

Dört nehirden birleşmiş nisbeti, birçok ulemâya ve en çok sevdiği Mevlânâ Hâlid zülcenâheyn’e tevdi ederek 1240’ta dâr-ı bekâya naklolunmuştur.

 

 

Özleşme Yolu / s.179-181

 

 

 

error: Content is protected.