SELMÂN-I PÂK-Î FÂRİSÎ Radıyallahu Anh

SELMÂN-I PÂK-Î FÂRİSÎ Radıyallahu Anh

Selmân-ı Pâk-i Fârisî, aslen Esfahanlıdır. İlk seferi Şam’a, ikinci seferi Busra’ya olmuştur. Görmüş olduğu ruhbanlar, bir peygamberin zamanına ulaşacağını haber vermişlerdir. Dört gözle Peygamber’i beklerdi.Takrîben ikiyüz yaşında iken Peygamberimiz’in sohbetiyle şereflendi. Hakkında Rasûl-u Muhterem sallallâhu aleyhi ve sellem: سَلْمَانُ مِنَّا سَلْمَانُ مِنْ اَهْلِ بَيْتِى  “Selman bizdendir; Selman ehli beytimdir.” buyurmuştur.

Selman emîrliği sırasında beşbin dinar maaş alırdı. İdaresi altında üçbin nüfus bulunuyordu. Âdi bir evde oturur; aldığı maaşı fakir ve miskinlere dağıtır; kendi el emeğini yerdi. Kölelerinden birisinin: “Bana akd-i kitâbet yap.” diye istirhamı üzerine Selman: “Parayı nereden bulacaksın?” diye ona sormuş; “Dileneceğim” cevabını alınca da: “Sen halkın kirini mi bana yedirmek istiyorsun?” demiştir.

Kendisi emîr iken Ebû Kulâbe ziyaretine gittiğinde hamur yuğurduğunu görünce: “Valiler hamur yuğurur mu?” demiş; o da: “Evet.. Ben hizmetçimi bir işe gönderdim. Aslında onun yuğurması gerekirdi. Fakat hizmetçiye iki hizmeti yüklemekten tiksindim. Hiç değilse gelinceye kadar onun hizmetini göreyim dedim.” karşılığını vermiştir.

Zühd-ü takvâsı çok meşhurdur. Birgün Medîne’den çıkmış; beraberinde misafirleri, kırda oturuyordu. Havada kuşları görünce: “Keşke sizden bir kuş, bir de şu dağdan bir geyik bana gelseydi. Ben de sizi misafirime ikram etseydim.” derken daldı.. Biraz sonra bir kuş bir de geyik geldi. Başını kaldırınca “Elhamdulillah geldiler.” dedi. Misafirler hayrete daldılar: “Subhânallah.. Dileğin ne çabuk yerine geldi..” Bunun üzerine Selman: “Hayret mi ediyorsunuz? Haberdar olun ki Allah Teâlâ’ya cidden boyun eğen kimseye hiçbir şey isyan etmez.” cevabını verdi. El-Mevâhib-us-Sermediyye’ye bakınız orada otuz kadar kerametleri ve üstün ahlakı sayılmıştır.

Müslim’in tahric ettiği bir hadiste Selman bir gence şöyle nasihat etmiştir: “İlkönce sokaklara girenlerden ve geceleyin sokaklarda dolaşanlardan olma. Zira sokaklar şeytanın muharebe meydanıdır. Bayraklarını sokaklara diker.”

Yine bir gence nasihat ederken: “Gizlide Allah Teâlâ’ya yalvar, ağla ki, Allah Teâlâ’da seni halk nazarında yüceltsin.” demiştir. İrşad ve tebliğde üstün manevi hilâfetini tâbiinlerin büyüğünden Kâsım bin Muhammed bin Ebî Bekr-is-Sıddîk kuddise sirruh’a devrettikten sonra, Hazreti Osman’ın hilafeti zamanında yani hicrî 35’te 250-300 yaşındayken vefat etmiştir.

Özleşme Yolu / s. 139-141

error: Content is protected.